27 Temmuz 2011 Çarşamba

Beyaz Gemi, Özet

Annesi ve babası tarafından çok küçük yaşlarda  terk edilen çocuk Karavul dağı yakınlarında, üzerinde üç hanenin bulunduğu San-Yaş Vadisi’nde dedesi Kıvrak Mümin, ninesi, eniştesi Orozkul, halası Bekey, tembel işçi Seydahmetle Gülcemalin kızları ve köpeği Beltek ile yaşamaktadır. Kendisini dere kıyısında dedesinin yaptığı gölette yüzerek, dedesinin dürbünüyle vadinin etrafını ve kasabayı izleyerek, şekillerinden ötürü “Deve, Kurt, Eyer ve Tank” isimlerini verdiği kayalarıyla konuşarak ve dedesinden masallar dinleyerek eğlendirmektedir. Bir gün Maşin-Mağaza denilen satıcı araba geldiğinde satıcının da ısrarı üzerine dedesi çocuğa bir okul çantası alır ve ertesi yıl çocuk okula başlar. Okul çok uzakta olmasına rağmen dedesi çocuğu her gün atıyla götürüp getirmektedir.
Çocuğun inandığı iki hikâyesinden biri kendi kafasında kurduğu, babasının Isık Göl’de kısa bir süre görünüp kaybolan beyaz geminin kaptanı olduğu, bir gün başı insan başı olan bir balığa dönüşüp beyaz gemiye kadar yüzdüğü ve babasıyla konuştuğu hikâyedir. Bu nedenle her akşam dağ başına çıkıp dürbünle beyaz gemiye bakar. Diğer hikâyesiyse “Boynuzlu Maral Ana” hikâyesidir. Enesay Nehri kıyısında yaşayan Kırgızlara komşularından biri saldırdığında Boynuzlu Maral Ana kabile halkından geriye kalan iki çocuğu kurtarıp San-Taş vadisine getirir. İnsanların zamanla maralları avlaması sonucunda Maral Ana vadiyi terk eder ama onları hala korur. Dedesine göre hepsi Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan gelmektedirler.  
 Çocuk bir  gün yol kenarındaki kayalarıyla oynarken San-Taş yakınlarından kuru ot almaya gelen bir konvoyun peşine takılır. Çocuğu gören kamyon şoförü Kulubeg durur ve çocukla konuşup kendisinin de dedesi Mümin gibi Boynuzlu Maral Ana soyundan geldiğini söyler.
Dedesi, damadı korucubaşı Orozkul’un yanında çalışan, çalışkan, yardımsever ve ailesine bağlı bir insandır. Çevresindekiler ona herkesle anlaşabildiğinden Kıvrak Mümin derler. Şişman ve içkiye düşkün olan Orozkul çocuk sahibi olamayacağına üzülüp Bekey’i kısır olduğu için suçlar ve her akşam içip karısını döver. Sarhoş olunca yanındaki arkadaşlarına yazlık evlerinin inşaatında kullanmaları için birer tomruk sözü verir. Mümin dede ile Orozkul dağdan ağaç indirirken uzun zamandan beri ormanda görülmeyen maralları görürler; fakat onlarla ilgilenemezler. Tomruk çayda kayalara takılır. Dede, akşam vakti çocuğu okuldan almaya geç kalır. Yolda çocukla onu eve getirmekte olan öğretmenine rastlar ve öğretmenden özür diler. Dede küsen çocuğun gönlünü almak için Boynuzlu Maral Ana’yı gördüğünü söyler.
Eve geldiklerinde Orozkul’u dede ondan izin almadan işi bırakıp gittiği için sinirlenmiş bulurlar. Orozkul o gün Bekey halayı yine döver. Çocuk evin bu durumuna üzülüp yatmaya gider. Gece yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları için Mümin dedenin evine sığınırlar ve sabah olunca evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul’un arkadaşı Koketay tomruğu almak için gelir ama tomruk çayın içindedir. Dede Orozkul’un kendini affedeceği düşüncesiyle Orozkul, Koketay ve Seydahmetle tomruğu getirmeye gider. Tomruğu çıkarmaya çalışırken çayın karşısında birkaç tane maral görürler. Tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.
Çocuk o gün hastadır ve evde yatmaktadır. Akşamüzeri kahkaha sesleriyle uyanıp ve bahçeye çıktığında herkes neşe içinde ve sarhoş bulur. Et dolu bir kazanın yanına çökmüş sessizce kazanın altındaki ateşle oynamakta olan dedesinin yanına gidip seslenir; fakat dede duymaz. Avlunun dışındaki geyik derisini, bağırsak eşeleyen Beltek’i ve elindeki baltayla Maral Ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan Orozkul’u görünce içeri kaçıp, yorganın altına girip ağlamaya başlar. Kulubeg’in gelip onu kurtaracağını hayal eder. Sofra içeri kurulduğunda çocuk hayalinden yine kahkahalarla uyanır. O sırada Seydahmet olanları anlatmaktadır. Tomruğu çıkardıktan sonra Seydahmet ile Mümin dede ormana çalışmaya giderler ve maralları görürler. Seydahmet onları vurmak ister ve maralların peşine düşer; ama sarhoş olduğu için nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip onu maralları vurursa Orozkul’un kendisini affedeceğine inandırır. Dede istemeyerek de olsa bir maralı vurur.
Çocuk bunları duyunca dışarı kaçar. Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Ona birkaç defa yine seslenir ama dede yine duymaz. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan su çocuğu alıp götürür.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder